kötü adamları sevdim hep. İçlerinde iyilik olduğuna inandığım. Işığı gördüğüm ve o minicik ışığa sıkı sıkıya bağlı kaldığım..
kötü adamlar sevdim hep arasıra tersini söylesemde.
canlarımı acıtacaklarını bilerek yine de .
değiştirmek değildi istediğim sadece sevilmek
ne buldun demeyin oluyor işte.
kötü adamlar da beni sevdiler aslında
kimi bir o kadar hoyrat kimi de nazik parmaklarla.
kimi vardı bencilliğini bırakıyordu sokak kapısında
kimi vardı hırçınlığını takınıyordu her sarılışında.
kimi vardı hoyrat davranışlarının altında küçük bir çocuk mesela.
ben hep kötü adamları sevdim ne kadar dirensemde.
çeken bir durum vardı hepsinin gözlerinde .
inanmayabilirsiniz , ciddiyim.
en çok onlarla mutluydum ben.
ama en çok da onlarla olamayacağımı bilecek kadar da bencildim belki de.
dayanılmaz mıydı hayır.
ama bencillik çıkıyordu en hassas zamanlarda yerinden yine.
ve ben başka şeyleri arzuluyor yine kötü adamları buluyordum her ara verişimde.
her seferinde değiştim artık tamam deyip yine onlardan birini seviyordum
yine aynı hatalar yine aynı döngü Başladığın yere dönmek gibi bir şey aslına bakarsanız .
döndüğüm yer mutlu ediyordu, her şey yeniden başlıyordu , eski unutuluyordu. Nankör bir zaman giriyordu araya ve evet unutuluyordu , unutturuyordu. Sonra ilk sendeleyişte hemen yine bütün hatalar geliyordu akla. Zarar verip yıkıp geçmek için. Nitekim geçiyordu da. Alabileceğini tümden alıp gidiyordu. Gidiyordum. gidiyorduk bitiyorduk ve yitiyorduk biz.

Kötü adamları sevdim ben, onlar da beni sevdiler.. Seviştik hayatımızda daha önce hiç sevişmemişiz , hiç sevmemişiz gibi. Kimi zaman kimseye sunulmayan kalpler çıktı karşıma , kimi zamansa yaralı yüreğinde izler taşıyan haydutlar. Çekingen okşayışlarım olmadı benim .. Hepsi benimdi . Elimin altında yüzümün yanında ne varsa benimdi. Şikayetçi miydim hayır aslında ..

Kötü adamları sevdim hep . Onlar da beni sevdiler.. Şimdi yine zaman tılsımını sunacak bana . Ve ben yine dönüp dolaşıp gideceğim belki de başladığım yere..



Hoş değildi gözlerindeki kavga. Ben senin beni tercih etmek zorunda kalmayacağın bir coğrafyanın son hasadı olmalıydım. İkilemlerin değil iklimlerin, gelip geçici rüzgarın değil gökkuşağın olmalıydım.
Ama inatla..Harcandık..
Belki hayallerimdi ayaklarına kapanan, belki de umutlarımdı ellerini saran. Anlamlarım yok denecek kadar çoktu çehrene. Ağır geldi .Adı konmasın istedin .
Kaybolmak isterken sıcak teninin kıvrımlarında nurtopu gibi bir ayrılık doğurduk simsiyah akşamların cıvıltılı sabahına. Kalbinin zamanla buz kesmesi yaktı canımı. Dağıttı yatağımızı. Başucumuzdaki saatte bıraktım gözlerimi. Akrep ve yelkovan sahiplendi umutlarımı. Sen uyurken.. Uyurken sen duvarlara fısıldadım seni nasıl senden fazla sevdiğimi.. İnanmadılar. - kalk git dediler - kalk git.. Gittim.
Şimdi doyumsuzsun diyeceksin. Hep daha fazlasını istedin diyeceksin . Elindekiyle yetinmeyi bilmedin diyeceksin. Yorulacaksın bir süre sonra. Dinleneceksin yabancıların dizlerinde. Sen dedin yalnız yaşanmaz, yaşanılamaz. Vazgeçilmezimsin yok. Devam etmek için hayata yutacaksın tüm kahroluşları. Bunları derken nasıl yandı içim bilmedin. Senin vazgeçilmezim olduğunu kestiremedin.
Senin içime girmeni değil içimde kaybolmanı istedim. Biliyorum bende çok şey istedim.. İnandım ki vaat edilen bir cennet var parmaklarımızın ucunda. Gidemedik , yetemedik. Yettiremedik.
Hayalperestim ben inandım. Hep inandım. Gözlerinden ineceğimi sandım kalbine. Dudaklarından aşkın şarabını içeceğim dedim. Bedenin kafesi olsun bedenimin dedim. Tenim tenin , kalbin benim olsun dedim. Güldün sarıldın yalnızlığıma. Saçlarımı okşamanla başladı her şey. Kalbimi aldığın an kaybettim seni. O an işte o an. Ne yapsam mahkumiyetim sana'ydı. Bildin. Nice yeltenmeler akılsız gidişlere. Nice çaresizlik anı Yatağın üzerine dağılmış nice gözyaşı.
Bu gece hayat kırıklıklarımın yanına bir yenisini daha ekliyorum. Pırıl pırıl.. Diğerleri eskimişti sanki iyi durdu yanlarında. Her seferinde daha az acıyor diyorum ama anasını satayım içten içe oyup geçiyor şerefsiz. Belki ben çok basit görüyorum hayatı belki de insanlar çok basit görüyor çözemedim bu kavram kargaşasını. Kırıldığımı biliyorum sadece ama neye kime belli değil ? Belirsiz bir yumru oturuyor gecenin en karanlık yerinde Acıyor içim tüm gidenlere, kalanlara , yanıp yakılanlara. Sana.. Yine temiz bir gözyaşıyla akıp gidiyor yüreğimden birileri. Bu kaçıncı gidiş . Bu son dediğim kaçıncı gözyaşı. Kaçıncı kere teselliyi yastıkta arayışım. Neler geçiyordu aklımdan şimdi nelere sızlıyor içim. Dileğim sığınmaktı kollarının arasına ama savruluyoruz işte. Yine.. Artık ne ben bulabiliyorum göğsünün sıcağını ne de sen istiyorsun koynumda olmayı.
Hüzün.. Hüzün girdi giriyor aramıza. Sonbahar gibi narin.. dökmeye hazır yaprakları bir minicik rüzgara bağlı. Severek alıyoruz ruhumuza hüznü, sonbaharı, rüzgarı..
Hiçbir bıçak bu kadar acı veremez biliyorum dilinin kesiği karşısında. Kanıyor sanki hiç durmayacak. Ellerinle basman lazım yaraya anca senle duracak. Öpmeni değil sarılmanı istiyorum bu gece . dudakların değil kolların merhem olacak.
Ama yoksun işte. Mahrum olduğum ruhun yok yanımda. Boşluğa uzanıyorum sanki her seferinde cam kırıklarıyla dolu şu yatağın içinde..
Ben kızamam kızamıyorum işte. Ne kadar kızsam da söyleyemiyorum böyle anlatmak daha doğru. Sadece ahımı bırakıyorum kapıdan çıkarken. Sadece ahımı. Şerefe içiyorum her gidişimde. Şerefine. Kapıların her kapanışında üzerime. Şerefe diyorum. Şerefe..
Bir ah bırakıyorum komidinin yanına yarım bir gülümseyiş ile. Ben anılarımı bırakıyorum toz niyetine serpe serpe . Ama süpürülüyor yayıntı olmasın diye torba torba. İki bavula sığan onca hatıra. Armağan bir unutuluş istemesem de bırakılan ellerimin arasına.
Susuyorum , kızıyorum ama susuyorum haykıramıyorum. Sadece ama sadece bir ah bırakıyorum komidinin yanına. Yaktıkça seni , beni ah ile hatırla ..