Yürüyüşten döndüm az önce. ( Bir yazıya böyle başlanır mı bilememekle birlikte tam olarak olsun artık yapacak bir şey yok ) Evet nerede kaldım yürüyüşten döndüm az önce. Ve kendimin çok da iyi olmadığıma kanaat getirdim artık. Hep bir söylenti vardı ve ben bu söylentilere hep iyi şeye özenin diye cevap veriyordum ama. Yolda yürür halde olduğumu unutup eller havaya moduna girip hafiften dans moduna geçmem çok da normal bir şey değil zannediyorum. Zira bir doktora ihtiyacım olduğunu hissettirdi bana.
Olay şöyle vuku bulmakta. Ben her akşam sağlıklı yaşam hesabı yürüyüşler yapmaktayım. Karşıyaka sahilden Bostanlı takılmaktayım bu sahil güzergahlarında. Bir de tempolarım var tabi aklımda bir şey kurup ona göre tempo yaratıyorum. O konuyu çok da açmak istemiyorum o da ayrı bir dava. Neyse.. Mp3 playerim vardı yanımda bir şeyler dinleyeyim dedim her zamanki gibi. Belirli yürüyüş şarkılarım var mesela onlardan sıradan gider olay.
Yürüyüş şarkılarım arasında
Carry on my wayward son , short skirt long jacket, stargazer, processed beats, fear of the dark, there is a light that never goes out , barracuda , slippery when wet gibi birbirinden alakasız şarkılar bulunmakta .Arada bir yerde Hande Yener çıktı bu son şarkısı zıpırık zıpırık ve ben kendimi bir anda sallanmayı bırak eller havaya modunda buldum bir de şarkıyı söylüyordum. Biraz biraz sonra kabustan uyanmış gibi oldum zira yadırgayarak bakan gözler üzerimdeydi. Çok utandım o gözleri görünce fakat bir o kadar da eğlendim enteresan şekilde.
Kopmak güzelmiş her nerede olursa olsun.
Az önce odamı süpüreyim derken odamı kapıda nazar boncuğuyla karşılaştım. Bugün hiç keyfim olmamasına rağmen buruk bir gülümsemeyi yerleştirdi yüzüme. Sanki sefil hayatıma nazar değmesin diye duruyordu gözümün içine baka baka. Dalga geçiyordu yine evren benimle.
Zorluklarımız var hepimizin. Hayat sürüklenmelerimiz. Nerede olduğumuzu unutup kendimizi başka yerde buluşlarımız. Tanıyamayışlarımız aynadaki suretlerimizi. Bu bir geçiş dönemi mi ki ? Ben böyle değildim cümlesi neden bu kadar kemiriyor beynimi. Neden rahat değilim ?
Bencil hissediyorum kendimi son zamanlarda. Hissetmekle de kalmıyor öyle olduğumu görüyorum zaman. Yalnız kalmak istiyorum yapayalnız. Kafamı dinlemek. Huzur bulmak. Hiçbir şey hiçbir sorumluluk olmasın istiyorum üzerimde. Ağır geldiği farkedilsin istiyor ve çocuk gibi şımartılmak istiyorum belki de . Belki de biri bana acısın yardım etsin istiyorum. Sessiz çığlıklarımı duysun istiyorum biri. Ama sonra da kendime saklamak istiyorum tüm güzellikleri ve çirkinlikleri. Ne istediğimi biliyor , ne bildiğimi istiyorum. Yürüyorum ama nereye varır bu yürüş belli değil. Sadece yürümek. Halbuki zaman akıyor yürürken ben, dönerken dünya.
Bunları düşünürken kendimden tiksiniyorum çoğu zaman. İnsanların ne dertleri var senin dert ettiğin şeylere bak diyorum. Kayboluyorum inanç sistemimin içinde. O zaman kapatmaya yelteniyorum tüm konuları umudum da sönecek diye. Hafif bir mum ışığı olsa dahi onu kaybetmek soluğumu kaybetmeye benzeyecek belki de. Korkuyorum bir savruluş anında söndürürsem diye kaybolmaya yeltenen narin ışığı.
Derin ve kocaman bir nefes çekmek istiyorum içime saçlarım savrulurken rüzgarda. Denize bakmak istiyorum bütün bir gece . İçimdeki karanlığı, karışıklığı götürsün çok uzaklara dalgalar. Şımarık bir çocuğum belki de . Savaşmaya gücün yok mu diyebilirsiniz . Açıkcası yok diyecek kadar bezgin ve bırakmışım uçurtmanın kuyruğunu. Uçurtmanın kayboluşu önemli nereye gittiği değil belki de. Halbuki kılıçlarımı kuşanmıştım ben her türlü zorluğa ama şimdi ellerim öpüyor yerleri iç hırıltılarıyla.
Yalnız kalmak istedim bazı zamanlar da kalabalıklarda kaybolmak. Her şeyi yaşadım diyemem. Zaman ne gösterir nasıl konumlanır hiç bilemem.
Ben gençlikten olgunluğa ya da yaşlılığa dönen ama bunu bir türlü kabul etmek istemeyen kendince küsmüş sessiz çığlıkları olan dengesiz bir kadınım. Tanıştırayım :
Bu da yazarak döktüğüm en temiz gözyaşım.
Sen kaçmaya çalıştıkça benden ütopik bir dünyaya benzerdin gözümde. Ağız sulandırıcı ama bir o kadar da imkansız ulaşılması.
Sen kaçarken benden geçmişinden, geleceğinden, bugününden umutsuz ama dirençli bir dua sallardım yukarıya kaçma artık diye. Ama bilirdim ki kaçsan da üzülmeyeceğim ben yine. Kabullenişim celladımı sevişim.
Nice rüyalar eskittim yolunda, nice umutlar söndürdüm sigaramla arka arkaya. Kaç dua sıraladım isyan eder gibi yukarıya. Ama sen büyük bir inatla direndin.
Şimdi sen gelsen bana ikimizin de bir hiç olduğunu bilecek kadar büyüdüm artık. O aşık kızı değilim annemin. Kıymetlimdin ya bir zamanlar nasıl bu kadar verdin değerinden. Sen değilmişsin asıl korkulacak olan. Zaman.
Kaçarken, direnirken savurmuş bizi zaman. Şimdi yüzüm yok umut etmeye seni. İsteğim de. Ve cesaretim de yok kapıma geldiğinde.
Şimdi sen bir ahir anı bense kafamda bir arı kovanı debeleniyoruz.
Bir hayal kurdum bu gece. Omuzundaydı tebessümlerim. Kokusunu içime çektiğim adam dünyasında boğulduğum adam ızdırabımı da mutluluğumu da bağladığım adam geliyordu , o koca adam direnişini bırakıp teslim oluyordu işte.
Sarıldı bana sımsıkı hemde elinden kaçmaya çalışırmış gibi. Tuttu ellerimi yağmur yağarken ve korudu kahraman misali beni. Çaktırmadım ama hissettim saçlarımın kokusunu içine çekti. Sevdi beni kimsenin sevmeyeceği gibi. Öptü can yakar, can verir, can alır gibi. Enkaza çevirdi, yarattı viran yerinden parçalarımı toplayarak. Acımadı , acıtmadı. Yandı yaktı. Can alacak gibi baktı incitmekten de korkar gibi. İki ucu aynı anda yaşar gibi. Kendimizden korkar ama yine de yanmaya hevesliyiz be sevgili.

Bu da öylesine benden..
Sapla bıçaklarını kalbime .Sök al içimde ne varsa .Senin demenle değişecek mi zannediyorsun her şey .Sen durduracak mısın dünyayı . Sen mi kapatacaksın yaraları yaralar açarken .
İnadından ve inadımdan bir şey kaybetmedik hala biliyorsun di mi ? Ve zaman akıyor sen hala aynı taş kafalılığınla nefes alıp veriyorsun ..Almaman gerekirken ..Sevmemen gerekirken sevdiğini söylüyorsun . Kan kusuyorsun .Can çekişiyorsun .Kıskanıyorsun ve kendini milyonlarca yalana inandırıyorsun .Görmek güzel gözlerimle kozların bana geçtiğini .. Bilmek güzel acı cektiğini .. Ve öldürmek güzel, tenim tenine değmeden .. Hapsetmeden seni ..
Acı çektirme sırası bana geçti acırken ben .. O kadar telli duvaklı yaralar bıraktın ki kalbimde sana inanmak , peşini ıstırapsız bırakmak gelmiyorsa nafile yüreğimden ..Kötülüğüm seninle çıkıyorsa ortaya ve beni inandırıyorsan kötü olduğuma hala .Seninle ilgili düşüncelerim hep acı doluysa, kahır doluysa, can acıtmaya dayalıysa ve sen hala bir pislik gibi yaşayabiliyorsan hala .Yaşama .
Beni benden alan, yeni bir insan yaratan , yarattığınla oynayan ve Tanrı rolune soyunduğunu düşünen sen . Şimdi sen . Sen dua edeceksin etlerin koparken ..

Sen Sahip Ben Köle

Sana biriktirdiğim yıllarca yazılmış binlerce şiirim, şarkım var ..
Senin için yazılmış ,
Sahibini beklemiş usul usul bir köşede ..

Şimdi sen sahip ben köle
Olmalıdır yerim dizlerinin dibinde ..
Bazen hayat dizilerdeki gibi olsa demiyorum değil. Ama bu bizim bildiğimiz Türk dizilerimizden değil. Aşk ihanet kin nefret öpüşme sevişme amcasının karısını götüren dizilerimiz gibi değil. Aksine ne bileyim bir Fringe bir Lost bir supernatural bir house vs vs.
Hayal gücüm geniştir bazı zamanlarda. İzlediğim her şeyden etkilenirim eğer çok sevdiysem ve ara ara tekrar ederek izlemeye çalışırım. Bir zamanlar bir karate filminden çok etkilenip karate öğrenmeye çalışışımı ve kardeşimin dudağını patlatışımı hatırlıyorum. Ya da ''dirty dancing '' deki esas kızın girip çıktığı gibi gittiğim otellerin arka taraflarında gezmişliğim vardır. Gerçi oralarda hiç karşıma Patrick Swayze çıkmamıştır. Bu da acı bir gerçek tabi. Yüzüme çarpınca o zaman çok koymuştu şimdi gülerek anlatıyorum ama o zamanları gelin bir de bana sorun. Haa bir de diş teline özenmiştim ya o filmle neden bilmem.
Şu sıralar takıntım Fringe. Alternatif dünyaya özenmiyor değilim. Alternatif dünyada neyim acaba diye çok merak ediyorum. Kesin süperimtrak bir kafam var. O dünyadaki Selen ben burada tüm hataları tükettiğimden yapmıyordur zannediyorum. Bu da benim alternatif düşünüşüm. Onun açıklarını ben benim açıklarımı o kapatıyor gibi. Alternatif dünyada saçmasapan yönetim , yöneticiler de yokmuş mesela. İnsana değer verilen bir dünya ve bilimin önemli olduğu bir ülkeymiş mesela. İşsizliğin olmadığı vs fistan. Ütopik bir dünya yani sözün özü. Bu arada tabi Olivia Dunham ı da es geçmemek lazım. O nasıl bir hatun ve o nasıl bir pantolon duruşudur. Haa bir de çok güzel bir chevrolet im varmış mesela.
Supernatural ımız var. Diyeceksiniz ki işin gücün yok tüm gün dizi mi izliyorsun diye. İnsanın bazen kafa dağıtacağı şeyler olması güzel olabiliyor. Gerçi dizi sezonumu haftada on a çıkarmam pek de iyi olmuş değil ama olsun seviyorum hayal etmeyi. Nedense supernatural da kendime bir tek yer bulabiliyorum biraz arabesk kaçsa da Dean Winchester ın yanı . Benim yerim senin yanın diye ve hatta daha da iğrençleşerek küçük emrah tan ''sensiz ben nefes alamam ''adlı eserle de dizi reklamlarını hızlandırmak istiyorum. '' Ready for love '' adam sayesinde birgün evlenirsem nikah şarkım olacak mesela enteresan. O derece yer etti . Ki izleyenler bilir ki o şarkı hangi sahnede çalmıştır. Ha bir de şu var ortaokul çağındaki kızların yapacağı bir şey ama Dean in fotoğrafı masaüstüm mesela. Ananemin gelip onu görüp '' Aa sevgilin mi? '' deyişi ve benim de ' Ahh keşke ' deyişim ayrı bir evde kalmışlık meselesi tabi. Bu yüz kızartıcı anım lütfen daha sonra yüzüme karşı kullanılmasın zira domates gibi kızarabilirim.
House olayımız var . House adam ne kadar gıcıkmış gibi gözükse de zekasıyla etkileyen türlerden. İnsana çekici gelmiyor değil. Ama anlaşılması bir o kadar zor. Hastası olmaktan onur duyardım dizide. Ama gel gör ki teklifi geri çevirmek zorunda kaldım fiyatta anlaşamadık. Dizideki en önemli etkenlerden biri de şu an ismini unuttuğum sarışın avustralyalı çocuğun aksanı.
Flashforward gelgelim bu dizide gıcık olduğum tek bir şey var. Penny . O nasıl bir oyunculuktur nasıl bir konuşmadır. Çok itici geliyor niyeyse. Konu çekici geliyor. Devamıl kendimi soruşturma yapanlardan biri olarak düşünüyor kendimce çıkarımlara varıyorum ama bu benim çıkarımlarımı kullanmıyorlar hiç. Lost ile tanıdığımız charlie nin ukalalığı ve ağdalı konuşması ilgi çekici.
How i met your mother deseniz Barney Stinson forever diyebilirim. Big bang theory de ise sheldon cooper. İnsan ilişkilerinde bu kadar umarsız ve bilgisiz ama bir o kadar da zeki bir tip . Onunla aynı evde yaşamak nasıl olurdu ki ?
Lost var ilk başlarda sawyer için başladığım şu dizi ne kadar da saracakmış meğerse. Adamlarda nasıl bir zeka var çözebilmiş değilim. Senaryo ekibinin arasında olsam böyle mal mal bakardım yüzlerine zannediyorum. Bu dizinin yazım aşaması nasıl oluşuyor çok merak ediyorum. Ve bu diziyle aklıma gelen ilk cümle niyeyse hep ''ıssız bir adaya düşsen yanına alacağın 3 şey ne'' cümlesi . Bunun için de kendimden tiksiniyorum evet ama ben değilim bu cümleyi yaratanlar kafamıza kazıyanlar utansın değil mi ama.
Chuck var off chuck bu dizi furyasının içinde geçen sene bana siyah conversleri aldırıp ayak sağlığımın içine eden dizi. Bu dizinin genelde müzik seçimleri çok hoşuma gidiyor ve saçmalayışı .
Hayale elverişli bir bünyem var napabilirim. Benim de bunlar işsizliğimde avuntularım. Eğleniyorum. Zevzekçe belki ama öyle.
Bu arada yazdıklarımda hiç giriş gelişme sonuç hissiyatı bulundurmuyorum. Akışına bırakıp gelişine vuruyorum.

Not : Bunu yazdığımda odam çok dağınıktı. Yarına da dağınık olursa yuh bana tamam mı ? Kendine not cır cır konuşacağına otur da odanı toparla biraz bakim hııııııı